Sosyal Medya Linç mi, Adalet mi Sunuyor?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Cuma günü Marmaray’da gerçekleşen sıradan bir sefer, sosyal medya platformlarında büyük bir infiale yol açtı. Görüntülerde, çocuklarıyla birlikte vagonda bulunan bir baba, başka bir yolcuyla tartıştıktan sonra aniden yumruklandı. İlk bakışta durum oldukça net görünüyordu: Mağdur olan bir baba ve saldırgan bir yolcu. Video hızla yayıldı, tweetler tavan yaptı ve yumruk atan kişi kısa sürede sosyal medya topluluğu tarafından hedef haline getirildi. Kişisel bilgileri, sosyal medya hesapları ve adresleri ifşa edildi. Öfkeyle yazılan tweetler adeta kontrolden çıktı ve ölüm tehditleri dahi aldı. Bu durum, dijital öfkenin ne denli hızlı bir şekilde organize olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.

“30 SANİYELİK VİDEODA GÖRDÜĞÜMÜZ “MAĞDUR” GÖRÜNTÜSÜNÜN ARDINDA BAMBAŞKA BİR HİKÂYE VARDI”

Ancak ertesi gün olayın yüzeyinde dolaşan gerçekler değişmeye başladı.

Olay anında bulunan bir gazeteci, yumruklanan babanın o sırada aynı vagonda bulunan bir kadınla tartıştığı ve ardından kadını sözlü olarak rahatsız etmeye devam ettiğini bildirdi. Kadın, bu sözlü taciz karşısında ağlamaya başlayınca, diğer yolcular ona destek vermek istediler. Ancak bu destek, bir yolcu tarafından abartılı bir şekilde yorumlandı ve sonucunda baba yumruklandı.

Kısacası, o 30 saniyelik videoda gördüğümüz “mağdur” görüntüsünün ardında bambaşka bir hikâye yatıyordu. Haklı olan kişi haksız, haksız olan kişi ise haklı konumuna düşerken, sosyal medya mahkemesi çeşitli yargılarla dolup taştı.

Kim haklı, kim haksız, bu mesele sosyal medyada hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Bu durum, bizim asıl konumuz değil.

İlk görüntülerle verilen sosyal medya kararları, gazetecinin ve tanıkların aktarımı ile farklı bir boyut kazandı. Hepsi bu gelişmelerin içinde yalnızca bir günde yaşandı. Mavi gömlek giymiş gencin peşine düşenler, tweetlerini silmek zorunda kaldı. O gencin kimlik bilgilerinin açığa çıkmasıyla sonuçlanan süreç, oldukça kaygı vericiydi.

“BİR İNSANI MAHKÛM ETMEK İÇİN 30 SANİYE YETMEZ”

Bu olay, dijital çağın büyük çelişkilerinden birini gün yüzüne çıkarıyor: Hızlı bilgi akışına kapılarak, gerçeklerin derinliğini göz ardı ediyoruz.

Zira sosyal medya üzerinden gördüğümüz her içerik, gerçeğin tamamını yansıtmıyor; yalnızca bir parçasını sunuyor. O parçanın boşluklarını, öfkelerimiz, önyargılarımız ve duygularımızla tamamlamaya çalışıyoruz. Anlık hislerimiz, görüntünün önünü ve arkasını eksik doldurmakta. Maalesef, bu çoğu zaman yanlış sonuçlar doğuruyor.

Olayları yalnızca birkaç saniyelik görüntülerle değerlendirip üzerinden hüküm vermek; insanları hedef göstermek ve dijital linç kampanyaları başlatmak oldukça kolay. Ve maalesef bu durum sıkça bir linç ayinine dönüşüyor.

Unutmayalım ki, bir insanı mahkûm etmek için 30 saniye yeterli değil. Gerçekleri anlamak, zamana, sabra ve sorgulamaya ihtiyaç duyar.

Artık herkesin cebinde bir kamera, elinde bir mikrofon var. Hepimiz birer “vatandaş gazeteci” konumundayız.

Bilgiyi yalnızca üretmek değil, aynı zamanda dikkatle tüketmek de gerekiyor. Her video, her fotoğraf ve her iddia sorgulanmadan yayıldığında, başka hayatları kolaylıkla mahvedebilir.

İşte bu aşamada medya okuryazarlığı ön plana çıkıyor. Görüntünün kim tarafından, hangi koşullarda ve ne zaman çekildiğini sorgulamak artık bir erdem değil, bir zorunluluk haline gelmiştir. Zira dakikalar içinde verdiğimiz bir ‘retweet’, birinin hayatında silinmez bir iz bırakabilir.

SOSYAL MEDYA ADALET Mİ LİNÇ Mİ DAĞITIYOR?

Sosyal medya, doğru kullanıldığında adaletin sesi olabilir. Aksi takdirde, her olayı bir cadı avına ve her bireyi bir hedef tahtasına dönüştürmeye meyilli bir ortam haline gelmektedir. Linç ayinlerinde, on binlerce sosyal medya kullanıcıları geçmişteki cadı avını andırıyor. Olayların derinliğini bilmeden, insanları ifşa etmek, onlara ölüm tehditleri yağdırmak; modern çağın en basit infaz yöntemlerinden biri haline geldi.
Hükümler, 30 saniyelik videolar ve görsellerle hızla veriliyor. Tüketim yıllarında her şeyin aceleye getirildiği bu dönemde, hızlı alınan kararlar peşin hükümlerle öfke nöbetlerine dönüştürülüyor.

Marmaray’daki bu vaka, bize hatırlatması gereken trajik bir gerçeği ortaya koydu: Görmek, anlamak değildir; öfkelenmek, haklı olmak demek değildir.

Unutmayalım ki, sosyal medya üzerinden kurulan mahkemeler, geleceğin gerçek hayat trajedilerine dönüşebilir. Bu mahkemelerde savunma hakkı yoktur, tamamen anlık yargılarla karar verilmektedir ve cezanın geri dönüşü imkânsızdır.

Bazen bir “paylaş” butonuna basmanın, bir yumruk atmaktan çok daha kötü sonuçları olabilir.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Sosyal Medya Linç mi, Adalet mi Sunuyor?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye'ye Dair ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!