Muhalefette Seçim Krizi: İktidar Hesapları mı?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Muhalefet, her zamanki gibi erken seçim konusunu tekrar gündeme getirmeye başladı.

Yerel seçimlerin ardından vatandaşlardan gelen iktidara yönelik uyarıları muhalefet, “önce yerelde hizmet et, yaşam standardını arttır, ardından iktidar olma imkanı tanıyacağım” mesajını göz ardı etti ya da bu mesajı doğru bir şekilde algılayamadı…

Gündem oluşturmak için kurgusal tartışmalarla oyalandıkları ve adliye ile belediye binaları önündeki eylemlerinin sükuta uğradığı bir gerçeği gözler önüne seriyor.

‘Türkiye’de muhalefet nasıl olmalı?’ sorusu üzerine düşününce, muhalefetin söylemlerinden ortaya çıkan tablo gerçekten dikkat çekici.

Gazetecilere suç işleme özgürlüğü tanınacak, suç işleseler bile gazeteci unvanıyla korunacaklar.

Devletin başsavcısı, bir belediye başkanının çocuklarını tehdit etmesine rağmen hiçbir hukuki işlem gerçekleşmeyecek.

Geçmişte, devletin içine sızmış Zekeriya Öz gibi savcılarla mücadele eden kahraman savcılara sahip muhalefet partisi, bugün aynı Zekeriya Öz’e benzetmeler yapacak; ancak bu tutarsızlık karşısında ses çıkaran olmayacak.

Bolu Kartalkaya yangın skandalında, partisinin belediye başkanını kurtarmak adına ‘sahte bilirkişi raporları’ basına sunulacak. İTÜ öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetine itiraz edilecek ve adeta bilime karşı durulacak; buna rağmen kimse eleştiri getirmeyecek.

Belediyelerdeki yeni usulsüzlük ve yolsuzluklarla ilgili olasılıklara karşı ‘ön alma stratejisi’ uygulanacak; adliye önüne belediye çalışanları yığılacak ve potansiyel cumhurbaşkanı adayları kendilerini mağdur gösterme çabası içinde olacak. Ancak bu durumu eleştirenlerin sesi kısıtlanacak…

Böyle bir siyaset anlayışı, böyle bir medya anlayışı mümkün mü?

Ya da böyle bir ülke, böyle bir devlet var mı?

Elbette ki hayır, dünyanın hiç bir yerinde böyle bir durum yoktur.

Biri Mustafa Kemal’in askeri, diğeri belediye başkanı, bir diğeri ırkçı bir genel başkan, diğeri gazeteci, bir diğeri ise sosyal medya trolü…

Usulsüzlük, yolsuzluk ve hukuksuzluklar karşısında bu bireylere dokunulmayacak mı?

Göz yumulacak mı?

Bu ülkede her türlü hukuksuzluğu gerçekleştirenlerin “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” ifadesinin arkasına sığınmayı bırakmaları büyük bir önem taşıyor!

YAVAŞ, İMAMOĞLU İLE BİR ARAYA GELİR Mİ?

Belediye başkanlarının hizmetleri yerine, uçakta oturdukları yerler, verdikleri ifadelerin ardından gerçekleştirdikleri gösteriler ve belediyelerdeki usulsüzlüklere karşı yürütülen soruşturmaları gölgeleyecek önleme çabaları dikkat çekiyor.

Bir de CHP içerisinde kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı sorusu gündemde…

Ekrem İmamoğlu, partinin cumhurbaşkanı adayı olma isteğiyle dolup taşıyor ve bu doğrultuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin imkanlarını sonuna kadar kullanıyor.

Özgür Özel’in genel başkan olduğu kongrede, bu durum net bir şekilde gözlemlendi.

Kasım 2023’te gerçekleşen CHP Kurultayı’nda istediği sonucu elde eden İmamoğlu, gelecekteki seçimlerde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacağını düşünmeye başlamıştı.

Ancak 2023 sonundan 2024 Ekim’e kadar, Özgür Özel’in, “hem Mansur Yavaş hem de Ekrem İmamoğlu adayımız olabilir” açıklamaları İmamoğlu’nu ciddi anlamda huzursuz etti.

Geçen yılın Kasım ayında, Özgür Özel’e tehdit benzeri bir cümle kurarak, ‘kendi adaylığının desteklenmemesi halinde kurultay sürecini başlatacağını’ ifade etti.

Yani Özgür Özel’e “seni de değiştirmezsem” mesajı vermiş oldu.

Özgür Özel, çaresizce Ekrem İmamoğlu’nun etkisi altında kalmak zorunda kaldı.

Fakat ikili arasında sağlıklı bir güven bağı kalmadı.

Bunun ardından, İmamoğlu 11 Kasım 2024’te, “Kurultay isteyen arkadaşım değildir” şeklinde bir açıklamada bulundu.

Yaşananlar sonrasında Mansur Yavaş’ın CHP’nin cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde şansı kalmadı.

Bu durumu fark eden Mansur Yavaş, rahatsızlığını sürekli olarak ifade etmeye devam ediyor.

Özgür Özel ve İmamoğlu arasındaki mutabakat, İmamoğlu’nun CHP’nin cumhurbaşkanı adaylığını tehlikeye atma çabasını pekiştiriyor.

Bu süreçte, eğer İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olamazsa alternatif planlarını da elinde tutuyor.

Önceden belirttiğimiz gibi, Mansur Yavaş da yüksek ihtimalle cumhurbaşkanı adayı olacaktır.

Parti teşkilatı da buna hazırlıklı görünüyor.

Ayrıca, CHP yönetiminden Oğuz Kaan Salıcı’nın “Cumhuriyet Halk Partisi’nde kurultay bir lütuf değil, haktır” şeklindeki açıklaması, Kemal Kılıçdaroğlu cephesinin ocak ayı sonunda yapmayı planladığı kırmızı kartı mart ayına ertelediği izlenimini veriyor.

Kırmızı kart, muhtemelen beraberinde parçalayıcı bir durumu da getirecek.

Mansur Yavaş’ı başka bir partinin adayı olmaktan alıkoyacak tek gelişme, mevcut CHP yönetimine ikinci sarı karttan kırmızı kart göstererek ayrılacak ve yeni bir partiye geçecek olan CHP’liler olabilir.

Kılıçdaroğlu da cumhurbaşkanı adayı olmak isteyebilir.

Anlayışınıza göre CHP yine alışılmışın dışında bir durum göstermiyor…

Çarşı oldukça karışacak.

Parti içinde, muhalefet temsilcileri, halkın ihtiyaçlarına kulak vermek yerine kendi siyasi çıkarları doğrultusunda iktidar alanlarını korumaya yönelik hesaplaşmalara odaklanmayı tercih ediyorlar.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Muhalefette Seçim Krizi: İktidar Hesapları mı?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye'ye Dair ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!