BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, yayımladığı yazılı mesajda, “Kurtuluş Savaşımız, milletimizin tarihteki varoluş mücadelesinde en kritik dönüm noktalarından biridir. 1’inci Dünya Savaşı ardından mağlup olarak çıkmıştık. Payitaht işgal altındaydı; Meclis-i Mebusan kapatılmış, ordumuz dağıtılmış, topraklarımız işgal güçlerine teslim edilmişti. Sevr Anlaşması ile Balkanlar ve Anadolu’daki Türk varlığı, adım adım yok edilmeye çalışılıyordu. Yalnızdık. Milletimizin ‘imanı’, ‘iradesi’ ve ‘umudu’ dışında hiçbir varlığımız yoktu. Tüm dünya karşısında mücadele ediyorduk. Paramız, askerimiz ve silahımız yoktu ama milletimizin ‘imanı’, ‘iradesi’ ve ‘umudu’ galip geldi. İnsan topluluklarının, aynı soydan gelmeleri, aynı dili konuşmaları ve benzer inançları paylaşmaları önemli olsa da, bunlar onların millet olmaya yeterli değildir. ‘Millet’ olabilmek için, ortak acıların, başarıların ve bu paydalar üzerindeki ‘birlikte var olma iradesi’ gereklidir. Bizi millet yapan değerleri kaybettiğimizde, her şeyi kaybedeceğimiz bilincinden uzaklaşmamamız gerekir. Kurtuluş Savaşı, tarihin ölüm gerçeğinde acı bir ölçü koymuştur: Bu topraklarda yaşayan herkes, ‘dili’, ‘etnik kökeni’, ‘inancı’ ne olursa olsun; o mücadelede bizimle olanlar, Türk Milleti tarafından ‘kendinden’, ‘kendinin bir parçası’, ‘bizzat kendisi’ sayılmıştır. Anadolu irfanı; ‘Türk Milleti’ tanımını, sosyolojik kriterlerin ötesinde, ‘Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp, devleti kuranlar’ olarak özetler ve bu konudaki tartışmalara kapı kapatır.” ifadelerine yer verdi.
‘HALA SEVR HAYALLERİ KURANLAR YOK OLMAYA MAHKUMDUR’
Destici, mesajının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Anayasamızda yer alan ‘Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür’ ibaresi, bu irfanın bir yansımasıdır ve bir etnik köken göndermesi değil, bir milli tanımdır. Geçen 100 yılın ardından hala Sevr hayalleri kuran, Türk’e, Türk birliğine, değerlerine, ulusun bütünlüğüne ve milletimizin birlikte var olma iradesine karşı çıkan herkes, yenilgiye ve yok oluşa mahkumdur. 19 Mayıs 1919, yokluk içinde, el ele ve omuz omuza vererek kendi geleceğimizi inşa etmeye başladığımız son büyük var olma savaşımızın başlangıç günüdür. O mücadelede bizimle birlikte olanlar daima bizimle olmuş, aleyhimize olanlar, işgalcilerin destekçisi olarak mağlup ve bedbaht olmuştur. Bugün yaşadıklarımız da geçmişten farksızdır ve sonuç yine aynı olacaktır. 19 Mayıs’ı armağan ettiğimiz Türk gençliği, bu mücadelenin şartlarını, nasıl zafere ulaştığını ve sonuçlarını, ideallerinin merkezine almalıdır. Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç tarihi olan 19 Mayıs 1919’un 106’ncı yılında, bu mücadelenin başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, şehit ve gazilerimizi; geçmişte Türk devletine ve milletine katkı sunmuş, bugün ise ebediyete irtihal etmiş tüm vatan evlatlarımızı; terörle mücadelede şehit düşen askerlerimizi, polislerimizi, güvenlik korucularımızı ve terörün hedef aldığı sivil şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum; ayrıca milli bayramımız olan Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyorum.”