York Üniversitesi’nden çevre bilimci Prof. Alistair Boxall liderliğindeki bir araştırma, İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’daki 32 nehirden alınan su örneklerini inceledi. İncelenen örneklerin 31’inde riflorasetik asit (TFA) tespit edildiği belirlendi.
Yüzlerce yıl boyunca çözünmeyen yapay kimyasallar olan TFA’lar, pestisitler, soğutucular, temizlik ürünleri, kişisel bakım ürünleri ve bazı gıda maddelerinde sıkça kullanılmaktadır.
Araştırmanın sonuçlarına göre, TFA’nın doğurganlık üzerinde olumsuz etkileri olduğu ve gelişmekte olan bebekler için risk oluşturabileceği vurgulanarak, bu maddenin üreme açısından toksik olarak sınıflandırılması gerektiği ifade edildi.
ÖRNEKLERİN YÜZDE 98’İNDE TESPİT EDİLDİ
Araştırma kapsamında, Galler’de 5, Kuzey İrlanda’da 3, İskoçya’da 13 ve İngiltere’nin kuzeyinde 11 nehirden su örnekleri toplandı. Toplanan örneklerin yüzde 98’inde TFA izine rastlandığı görüldü.
En yüksek TFA seviyesi, Glasgow’daki Kelvin Nehri’nde litre başına 78.464 nanogram olarak ölçüldü. Bu miktar, dünya genelinde şimdiye kadar kaydedilmiş en yüksek ikinci TFA kirliliği olarak kayıtlara geçti. TFA’ya rastlanmayan tek nehir ise Loch Ness’ten Moray Firth’e akan Ness Nehri oldu.
Prof. Boxall, BBC’ye yaptığı açıklamada, “Bu molekül her yerde. Hepimiz her gün TFA içeren su içiyoruz. Asıl sorun, bu düşük doz maruziyetin ömür boyu sürmesi” dedi.
AVRUPA’DA DA ALARM VERİYOR
TFA, Avrupa’da da bir tehlike sinyali veriyor. Son yıllarda şarap, yiyecekler ve insan kanında TFA tespit edilmiş durumda. Almanya’da içme sularındaki TFA seviyesi son 20 yılda dört kat artış gösterdi. 2016 yılında Neckar Nehri’nde ölçülen 140 bin nanogram/litre değeri, dünya rekoru olarak kayıtlara geçti.
Alman yetkililer, TFA’nın çevreye zararlı ve üreme açısından toksik olarak sınıflandırılması için Avrupa Kimyasallar Ajansı’na başvuruda bulundu. Bu kararın onaylanması halinde, TFA içeren ürünler için yeni düzenlemelerin gündeme gelmesi mümkün olabilir.
Çalışmayı finanse eden çevre kuruluşu Fidra, TFA’nın İngiltere yüzey sularında yaygın olarak tespit edilmesinin PFAS kirliliğinin boyutunu ortaya koyduğunu ifade etti.
Araştırmacılar, bu kirliliğin nedenlerinin acilen incelenmesini ve kaynaklara yönelik önleyici adımların atılmasını talep ediyorlar.