İmamoğlu: "Gözaltım, Türkiye’nin Korku Cumhuriyeti"

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ekrem İmamoğlu, gözaltına alındığı sabah ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında dikkat çekici yorumlar yaptı. Gözaltına alınma anını “bir teröristin yakalanmasını andırıyor” şeklinde ifade eden İmamoğlu, New York Times’ta “Türkiye Cumhurbaşkanının baş rakibiyim. Tutuklandım.” başlığıyla yayımlanan yazısında görüşlerini aktardı.

İmamoğlu, Silivri Cezaevi’nden New York Times için yazdığı makalede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sert eleştirilerde bulunarak, “Beni sandıkta yenemeyeceğini anlayan Erdoğan, farklı yollara başvurdu.” ifadesini kullandı.

“GÖZALTIMA ALINMAM BİR TERÖRİSTİN YAKALANMASINI ANDIRIYORDU”

İmamoğlu, NY Times’taki yazısında şunları kaydetti: “19 Mart sabahı, kapıma gelen onlarca silahlı polis, bir gözaltı kararını uygulamak için geldi. Ortaya çıkan manzara, İstanbul’un seçilmiş belediye başkanının değil, bir teröristin yakalanmasını anımsatıyordu.

Bu müdahale—Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir sonraki cumhurbaşkanlığı yarışı için ön seçim yapmasına sadece dört gün kala gerçekleşti—şok edici olsa da, beklenmedik bir durum değildi. Uzun süreli yasal baskıların ardından, 31 yıl önce mezun olduğum üniversite diplomasının aniden iptal edilmesi, bu baskıların zirveye ulaştığını gösterdi. Yetkililerin, anayasanın cumhurbaşkanının yükseköğrenim diplomasına sahip olması gerektiğini göz önünde bulundurarak, bu durumun beni seçimden diskalifiye edeceğini düşündükleri anlaşılıyor.

“BAŞ SİYASİ RAKİBİNİ GÜVENİLİR KANITLARA DAYANMAYAN SUÇLAMALARLA TUTUKLATTI”

Erdoğan, beni sandıkta yenemeyeceğini fark edince, alternatif yöntemlere başvurarak ana rakibini yolsuzluk, rüşvet, suç örgütü liderliği ve yasaklı PKK’ya yardım suçlamalarıyla tutuklattı—ve bu suçlamalar güvenilir delillere dayanmıyor. Mali suçlamalar yüzünden seçilmiş görevimden uzaklaştırıldım.

Yıllardır Erdoğan yönetimi, demokratik denetim mekanizmalarını zayıflatıp medyayı susturarak, seçilmiş belediye başkanlarını bürokratlarla değiştirdi, yasama organını etkisiz hale getirdi, yargıyı kontrol altına aldı ve seçimleri manipüle etti. Son aylarda, protestocuların ve gazetecilerin kitlesel olarak tutuklanması, toplumda oluşan korkuyu pekiştirdi: Hiç kimse güvende değil. Oylar iptal edilebilir, özgürlükler aniden ellerinden alınabilir. Erdoğan yönetimindeki Türkiye, bir korku rejimine dönüşmüş durumda.

“TÜRKİYE ARTIK GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR NOKTAYA ULAŞMA RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA”

Türkiye’de sadece demokrasinin erozyona uğraması değil, aynı zamanda kasıtlı bir biçimde cumhuriyetin kurumsal temellerinin yerle bir edilmesi yaşanıyor. Gözaltına alınmam, Türkiye’nin otoriterleşme sürecinde yeni bir aşamanın başlangıcını simgeliyor. Uzun bir demokratik geçmişe sahip bir ülke, artık geri dönülmez bir noktaya ulaşma riskiyle karşı karşıya.

Bu baskılar sadece beni hedef almadı. Kapsamlı bir operasyonla, yalnızca gizli tanık ifadelerine dayanan bir dava çerçevesinde, yaklaşık 100 kişi gözaltına alındı. İktidara yakın medya organlarındaki dezenformasyon ve iftira kampanyaları, gözaltılar öncesinde yürütüldü.

“HALK MEYDAN OKUYARAK YANIT VERDİ”

Ancak Türk halkı, buna itiraz ederek yanıt verdi. Protesto yasaklarına ve şehirlere girişlerdeki engellere rağmen, İstanbul’dan Erdoğan’ın güçlü olduğu Rize’ye dek yüz binlerce kişi sokaklara döküldü. Gözaltına alınmamdan sonra, her yaş ve kesimden insan, partime olan desteklerini gösterdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde, artan baskılara ve tutuklamalara rağmen, insanlar nöbet tutmaya devam etti.

İçinde bulunduğumuz baskıya karşın, Cumhuriyet Halk Partisi geçtiğimiz Pazar günü başarılı bir şekilde cumhurbaşkanlığı ön seçimimi gerçekleştirdi. Parti tarafından yapılan sayımlara göre, toplamda 15 milyon kişi, 1.7 milyonu kayıtlı üye olmak üzere, benim cumhurbaşkanı adaylığıma oy verdi.

2019’dan bu yana belediye başkanı seçimi dahil, neredeyse 100 soruşturma ve bir düzine dava ile karşı karşıya kaldım. Gerçek dışı ve absürt yargılamalar, bana yönelik bir yıpratma, halkıma hizmet etmemi engelleme ve Erdoğan’a rakip olmamı sekteye uğratma çabasının parçasıydı.

“SEÇİMLERDE BENİ YENEMEYEN ERDOĞAN RAKİBİNİ SAF DIŞI BIRAKIYOR”

Erdoğan’ın desteklediği adaylara karşı üç seçim yarışına girdim—2019’da iki kez yerel seçimlerde ve geçen yıl bir kez daha—her seferinde Erdoğan, kendisi bizzat bana karşı kampanya yürütmesine rağmen, üçünde de galip geldim. Şimdi ise, seçimlerde beni yenemeyen Erdoğan, yargı kontrolünü kullanarak, eğer seçimler bugün yapılsaydı, kazanma ihtimali olan bir rakibi saf dışı bırakmaya çalışıyor.

“HALK, TUTUKLANMAMIN TÜRKİYE’Yİ DAHA DA OTORİTERLİĞE İTME GİRİŞİMİ OLDUĞUNU FARK ETTİ”

Bu nedenle 2013 Gezi Parkı protestolarından bu yana en büyük gösterilere bu kadar fazla katılımın sebebi nedir?

Türkiye’de artan adaletsizlik ve kötü giden ekonomi, kamuoyundaki öfkeyi dayanılmaz bir hale getirdi. Halk, dışlanmayacak, adalet vaat eden ve daha iyi bir gelecek sunan bir aday etrafında kenetlendi. Susturulamazlar. Aynı zamanda halk, benim tutuklanmamın Türkiye’yi daha otoriter hale getirme girişimi olduğunu da kavradı.

Baskıya rağmen, dayanışma işaretleri her yerde kendini gösteriyor. Türkiye ve yurtdışındaki sosyal demokrat liderler, Avrupa’nın dört bir yanından desteklerini gösterdiler; Amsterdam’dan Zagreb’e kadar birçok yerden cesur bir duruş sergilediler. Sivil toplum alanında da geri adım atan yok. Peki, dünya genelindeki merkezi hükümetler ne yapıyor? Onların sessizliği dikkat çekici bir şekilde yankılanıyor. Washington, Türkiye’deki son gözaltılara ve protestolara dair yalnızca “endişelerini” dile getirmekle yetindi. Avrupa’nın liderleri ise, birkaç istisna dışında, etkili bir yanıt vermekte başarısız oldular.

“TÜRKİYE’DE DEMOKRASİNİN AYAKTA KALMASI DÜNYA İÇİN DE KRİTİK ÖNEME SAHİP”

Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde olanlar, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve temel özgürlüklerin sessiz bir şekilde var olamayacağını, ayrıca “realpolitik” adı altında diplomatik kaygılara feda edilemeyeceğini gösteriyor.

Son gelişmeler—Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, Suriye’deki Esad rejiminin durumu ve Gazze’deki yıkım—Türkiye’nin stratejik önemini artırdı; özellikle Avrupa güvenliğine katkı sağlama kapasitesiyle ilgili olduğu için. Ancak jeopolitik hesaplar, değerlerimizi, özellikle insan hakları ihlallerini görmezden gelmemize neden olmamalıdır. Aksi halde, küresel kurallara dayalı düzeni ağır şekilde tehdit edenlerle işbirliği yapmış oluruz.

Türkiye’de demokrasinin varlığı, yalnızca Türk halkı için değil, dünya genelinde demokrasinin geleceği açısından da kritik öneme sahiptir. Sınırsız iktidara sahip liderler döneminde, demokrasiye inananlar, rakipleri kadar güçlü, sesli ve kararlı olmalıdır. Demokrasinin geleceği, öğrencilerin, işçilerin, vatandaşların, sendikaların ve seçilmiş temsilcilerin cesaretine bağlıdır—kurumlar güç kaybederken sessiz kalmayı reddedenlerin cesaretine.

Adalet ve demokrasi mücadelesinde, Türkiye ve dünya halklarına olan inancım her zamankinden daha güçlü.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış

İmamoğlu: "Gözaltım, Türkiye’nin Korku Cumhuriyeti"

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye'ye Dair ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!