Hülya Şalk’ın ilk baskısı kısa sürede tükenen popüler romanı “Denizin Büyülü Melodisi”, deniz ve kumun hikayesini anlatmasıyla olduğu kadar derin karakter analizleriyle de dikkat çekiyor. Kitabın ikinci baskısı Zeyrek Yayınevi tarafından okuyucularla buluşturuldu.
Zeyrek Yayınevi, Hülya Şalk’ın deniz temasıyla örülü başarılı romanı “Denizin Büyülü Melodisi”nin ikinci baskısını yayımladı. İlk baskısı hızla tükenen eser, okuyucuların beğenisine sunuldu. Roman, deniz ve kumun hikayesi yanında içerdiği detaylı karakter analizleriyle dikkat çekiyor ve yazarın etkileyici üslubuyla okuyucuları sahil kasabasının sokaklarına ve derin maviliklere davet ediyor. Şalk, eserinde bireysel değişim süreçlerini anlatarak anıların canlılığı ve yaşamın karmaşasında bir duraklama anı sunuyor.
DENİZLE KURULAN BAĞ
Kapak tasarımında yer alan mavi ve bej tonları, kitabın denizle olan derin bağını görselleştirerek okuyucuların ilgisini çekmeyi başarıyor. Kapaktaki “2. Baskı” ibaresi ise eserin okuyucular tarafından nasıl benimsendiğinin bir göstergesi olarak göze çarpıyor.
Yazar Hülya Şalk, romanıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Okurlarımın hikayeme gösterdiği ilgi ve sevgi beni son derece mutlu ediyor. Bu yeni baskıyla, romanımdaki karakterlerin hayatına dair daha fazla insanın deneyimleyebilmesini umarak, deniz kenarındaki bu büyülü yolculuğa herkesi davet ediyorum” dedi.
“Denizin Büyülü Melodisi”, okuyucuları sadece bir okyanusun kenarında hissettirmekle kalmıyor; aynı zamanda onları hayatın içinde bir duraklama noktasına ve kendi içsel yolculuklarına yönlendiriyor. Şimdi, yenilenmiş baskısı ve tazelenmiş ruhuyla, kitapçılarda ve çevrimiçi satış platformlarında edebiyatseverlerle buluşmayı bekliyor.
YOĞUN İLGİDEN PAYINI ALDI
Kitabının ikinci baskısının ardından İzmir Kitap Fuarı’nda okurlarıyla bir araya gelen yazar Hülya Şalk, kitapseverlerden büyük ilgi gördü ve Denizin Büyülü Melodisi fuarın en dikkat çeken kitaplarından biri oldu.
ANILARI KAMÇILAYAN ARKA KAPAK
Anılarıma dalıp farklı bir şekilde dönüp şehre baktım. Yüksek katlı, cam, beton ve metal binalarıyla diğer şehirlerden farksız hale gelmiş şehri gözlemledim. Az ileride, sol yanımda uzanan iskeleyi anılarımdan hatırladığım gibi görmeye çalışarak uzun uzun bakındım. Yenilenmişti, çok değişmişti. Belki yeri bile. Ama kesinlikle eskiden olduğu yerdeydi. Sonra yakında ve uzakta ne varsa, gördüğüm her şeyi anılarımda yerli yerine oturtmaya çalıştım. Çoğunu hatırlayamadım. Belki de o zaman mevcut değillerdi. Unutmuş olabilir miydim? Hatırladıklarım da hatırladıklarım olmaktan uzaklaşmıştı. Balıkçı teknelerinin şekilleri, sayıları, suda bulunma yerleri, kuma çektikleri noktalar, hatta koyun biçimi bile. Tek istisna denizdi, o her zaman aynıydı. Bu eylemi o kadar çok kez tekrarladım ki devam etmem halinde başımın dönmesine neden olacak olası geleceği hissettim. Devam edersem, ben de dalgalarla birlikteymişim gibi hissedeceğim. Belki de bulunduğum yerde sallanmaya başlarım. Kararlıysam ve devam edersem, bir dalga olacağım; kıyıya vurup kumda izler bırakacak ve yeniden denize yanaşacak bir dalga olacağım… Her zaman böyleydi.