Enflasyon Canavarı: Tarihimizden Günümüze

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Anadolu toprakları, enflasyon sorunuyla ilk olarak Osmanlı Devleti döneminde, 1585 yılındaki tağşiş uygulamasıyla tanışmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında, genç bir devlet olarak karşılaştığı zorluklar dikkat çekmektedir. Ancak Cumhuriyet tarihinin sıkı enflasyon ortamı, 1970-1974 yıllarında yaşanmıştır. 90’lı yıllarda yüksek enflasyon baskısını hisseden insanlarımız, 1994’te de tarihimizin en büyük kamu açığı ve cari açığı ile karşı karşıya kalmışlardır.

2002-2005 yılları arasında “örtük enflasyon hedeflemesi” benimsenmiş, 2006’dan sonra ise “açık enflasyon hedeflemesi” stratejisi uygulanmaya başlanmıştır. Dönem dönem enflasyona karşı başarılı mücadeleler verilse de, bu sorun tekrar tekrar gündeme gelmiş ve hanehalkının ekonomik durumunu etkilemeye devam etmiştir. 2024 yılı Ekim ayı küresel enflasyon verilerine baktığımızda, ülkemizin en fazla enflasyona maruz kalan altıncı ülke olduğu ortaya çıkmıştır.

Bu durumu ele alarak, kronik bir hâl almış ve günlük yaşamımıza işler hale gelmiş enflasyon sorununu çözememek üzücü bir gerçektir. Elbette küresel ekonomik değişimler enflasyon üzerinde etkili, ancak etki edemediğimiz noktaları bir kenara bırakıp ne yapabileceğimize odaklanmalıyız. Her siyasi otorite bu mücadeleye başlarken hedef ve programlar belirlese de, sıklıkla hayal kırıklığı yaşamaktayız. Enflasyon belası tehlikeli bir görünüm arz etmekte, ayrıca öngörülemeyen enflasyon iş dünyası için ciddi tehditler oluşturmaktadır.

Geçen yıl, 2023 için tek haneli enflasyon rakamlarına ulaşılacağı ifade edilirken hedef enflasyon %21 olarak belirlenmişti. Ancak, yeni yılın başında hedef %24 olarak revize edilmiştir. Bu rakam dahi iş dünyası açısından gerçekçi bulunmamaktadır. Ocak ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçları, 2025 yılı için enflasyon beklentisinin %27,1 olarak değişmediğini gösteriyor.

Güncel verilere dönecek olursak, TÜİK tarafından açıklanan Temmuz-Tüketici Fiyatları Endeksi’nde (TÜFE) bir önceki aya göre %5,03, yıllık bazda ise %42,12 artış yaşandığı duyurulmuştur. Sektörel bazda bakıldığında eğitim, konut ve sosyal hizmetler (eğlence, kültür, lokanta, otel) enflasyonunun aylık ortalamanın üzerinde yükseldiği gözlemlenmiştir. Yıllık Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) de aylık %3,06, yıllık %27,20 artış göstermiştir.

Yİ-ÜFE’deki alt kalem değişimlerine bakıldığında, madencilik, imalat sanayi ve tüketim mallarında gözlemlenen artış, aylık ortalama artışları aşmıştır. Bu verilerin ışığında, TL’nin TÜFE karşısındaki reel değeri, yani TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksi 75,44 olarak açıklanmıştır. Uzun süre yatay seyir izleyen dolar/TL ise 36 seviyesini görmüştür. Fakat enflasyonda yaşanan 20 puana yakın düşüşe rağmen, kredi faiz oranlarında bir değişim kaydedilmemiştir.

Sıkı para politikaları çerçevesinde, 30 Nisan’a kadar geçerli olan vadeli mevduatta kademeli olarak uygulanan stopaj oranlarının düşürülmesi kararı alınmıştır. Altı aya kadar vadeli hesaplar için bu oran 10’dan 15’e, bir yıla kadar vadeli hesaplarda ise 7,5’dan 12’ye yükseltilmiştir. Yatırım fonlarındaki stopaj oranı ise yüzde 10’dan 15’e çıkarılmıştır.

Ayrıca, bankaların 1 yıla kadar vadeli TL cinsi yükümlülükleri için zorunlu karşılık oranı %8’den %12’ye yükseltilmiştir. PPK toplantı tutanaklarında, küresel enflasyondaki düşüşün devam ettiğinden bahsedilmekte, ancak küresel belirsizlikler nedeniyle Merkez Bankalarının temkinli davrandığı ifade edilmektedir.

Mevduat faizleri, 27 Aralık haftasına göre 282 baz puan gerilemesine rağmen, TL ticari kredi faizleri 212 baz puan, bireysel ihtiyaç kredisi faizleri 178 baz puan ve konut kredisi faizleri ise 46 baz puan azaltılmıştır. Ancak bu gerileme oranları ihtiyaç, konut ve taşıt kredilerindeki büyümelerin sınırlı kalmasına neden olmuştur.

Yatırım araçlarının getirilerine baktığımızda, aylık en yüksek getiriyi DİBS, üç aylık en yüksek getiriyi BIST 100, altı aylık en yüksek getiriyi külçe altın ve yıllık en yüksek getiriyi yine külçe altın sağlamıştır. Üç önemli olumsuz veriyi de belirtmek gerekir; bankacılık sektöründe takibe düşen TL kredilerde %59, bireysel kredi ve kredi kartlarında ise %156 artış yaşanmıştır.

Ayrıca, Aralık ayında 219 başvuru ile rekor kıran konkordato sayısı, Ocak ayında 231’e ulaşmıştır. Son olarak, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 81 ilin Defterdarlıklarına gönderdiği yazıda, 3 Şubat-31 Temmuz tarihleri arasında toplu hasılat ve denetim çalışması gerçekleştirilmesi talimatı verilmiştir. Umarım bu bilgiler sizler için faydalı olmuştur.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Enflasyon Canavarı: Tarihimizden Günümüze

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye'ye Dair ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!