CHP’lilerin ifşaatlarıyla başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının etkisi, parti içinde ciddi bir huzursuzluğa yol açmış durumda.
Eylemlere katıldılar ancak başarı elde edemediler..
Polisle çatıştılar ama sonuç alamadılar..
Cami duvarlarına zarar verdiler, yine fayda göremediler..
Milli sermayeye karşı boykot ilan ettiler, fakat bu da işe yaramadı..
CHP’de mevcut durum, çalkantılı bir hal almış durumda.
Zira, partideki şikayetler ‘içeriden’ yükseliyor.
Toplum da bu durumun farkında:
– Geçmişte şaibeli bir şekilde üniversite değiştiren biri, bugün de şaibeli bir şekilde lider değişikliği yapabilir..
– Mevcut delege satın alarak oy devşiren, yarın hakim ve savcıları da manipüle edebilir..
BİAT KÜLTÜRÜ
CHP’nin tartışmalı kurultayında koltuğunu kaybeden Kılıçdaroğlu, 6 Nisan’da yapılması planlanan yeni kurultayda yeniden aday olmayı düşünüyor.
Parti içindeki kalemşörler isyan bayrağını çekmiş durumda..
‘Bağımsız gazeteci’ Fatih Portakal, Sözcü TV’de “Hangi yüzle aday olacaksınız? Siz benim umudumu yok ettiniz. Aday olmayı aklınızdan bile geçirmeyin” diyerek tepkisini dile getirdi.
Adaşı Fatih Altay daha da ileri giderek, “CHP’nin kurultayında bu adam tekrar aday olursa ve seçilirse, bunu hak etmeyen birine oy vereceğim ve bir sahil kasabasına yerleşeceğim” şeklinde konuştu.
CHP yandaşlarından Yalçın Doğan ise, “Eğer bu kurultayda 15-20 kişi Kılıçdaroğlu’nu aday gösterirse, onları partiden ihraç etmek gerekir.” diyerek partinin “demokratlık” anlayışını sergiledi..
Seçim öncesinde Kılıçdaroğlu’na “Aday olma, sen kaybedecek isimsin” diyenler, partinin içinde hala etkin durumdalar..
Sosyal medya üzerinden düzenlenen kampanyalarla da bu düşünce yayılmaya çalışıldı..
Ancak Kılıçdaroğlu, tüm bu karşıt görüşlere rağmen yeniden aday oldu.
CHP’nin “çocuğu” Muharrem İnce, “Kaybedecek aday yerine bana oy verin, kazanalım” diyerek sahneye çıkmıştı.
Ama sonuç?
Hem medya temsilcileri hem de teşkilat içindeki fanatikler, Kılıçdaroğlu’nun arkasında birleştiler.
Muharrem İnce’ye yönelik birçok hakaret yapılarak adaylıktan vazgeçirildi..
Sonuçta Kılıçdaroğlu, %45 oy aldı.
Yeterli gelmedi; ikinci turda oy oranı %48’e yükseldi..
Şimdi ise “Kılıçdaroğlu, yeniden lider olmalı” sesleri yükseliyor..
Tabii ki..
Kılıçdaroğlu, önümüzdeki kurultayda aday olmayacağını duyurdu.
Bir nevi ‘şimdilik’ geri çekildi..
Kılıçdaroğlu o koltukta oturmuş olsaydı ne olacaktı peki?
Kesinlikle;
Biat edecek ve arkasından gideceklerdi.
SATILMIŞLIK SENDROMU
CHP içindeki taht, baht ve rant kavgalarının yargıya yansıyan skandalları, sadece Türkiye değil, tüm dünya tarafından izleniyor.
Bu izleme pasif bir şekilde gerçekleşiyor.
Batı kamuoyu, CHP’nin vandal eylemlerine yönelik canlı yayınlar yapmıyor; etkili kampanyalar yürütmüyor.. Protesto gösterilerinden kahramanlık hikayeleri uyduya taşımıyor..
Batılı liderler, meseleye yüzeysel olarak yaklaşıp, geçiştiriyorlar.
CHP’nin iç çekişmeleri, Batı için herhangi bir değer taşımadığının bilincindeler.
Ekonomik zorluklar da cabası..
Üstelik, uzun bir süredir eleştirdikleri Trump’ın kazanması üzerine yaşanan değişimler, Avrupa’nın siyasi ve ekonomik alanlarda sarsılması ile sonuçlanıyor.. Rusya-Ukrayna savaşındaki tarafları ise ortada.. Artık diplomasi masası kurma yetenekleri tükenmiş durumda..
Böylesi bir ortamda, Türkiye’nin Suriye gibi cephelerde kazandığı muazzam başarılar, CHP için önemli bir referans noktası haline gelmiştir.
İmamoğlu ve Özel gibi tartışmalı figürlerin öne çıktığı bir dönemde, Türkiye’nin çıkarları ile çelişmemek adına dikkatli hareket ediyorlar.
Özgür Özel’in, “Terk edilmişlik hissediyoruz” ifadesindeki gerçeklik, bu durumu yansıtıyor.
Almanya’da kurulması muhtemel koalisyon hükümetinin yeni Dışişleri Bakanı Armin Laschet’in, “İmamoğlu yüzünden Ankara ile ilişkileri bozmayalım” sözleri de bu gerçeğin bir yansımasıdır..
Sonuç olarak, Batı’nın CHP’yi bir araç olarak kullanma isteği giderek azalıyor..
*
Şimdi, CHP’nin kargaşa yaşayan liderleri ve onlara bağlı olanların, Saraçhane’deki “Kaçan Pikachu” kostümü ile İstanbul-Ankara arasında dolaşması gerekecek gibi görünüyor..
