Resmi Gazete’de yayımlanan bir karara göre, Türk Tabipleri Birliği tarafından 3 ay süreyle meslekten men edilen kişi, bu durumu mahkemeye taşıdı. İlgili davaya bakan Ankara 20. İdare Mahkemesi, Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 39. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Mahkemenin iptal talebi kapsamında düzenlemenin disiplin uygulamalarıyla ilgili belirli ilkeler içermediği ve hangi disiplin fiillerine hangi cezaların uygulanacağına dair net bir düzenleme yapılmadığı ifade edildi.
ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL ETTİ
Başvuruda, ilgili madde ile idareye sınırsız bir takdir yetkisi tanındığı vurgulandı. Bu durum, aynı disiplinsizlik nedeniyle en hafif veya en ağır cezanın uygulanabilmesine olanak tanıdığı için, disiplin suçları ve cezaları hakkında hukuki güvencelerin bulunmadığı belirtildi.
Yüksek Mahkeme, gerçekleştirdiği inceleme neticesinde, söz konusu maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna karar vererek iptal etti.
9 AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRECEK
İptal kararı, 9 ay sonra yürürlüğe girecek şekilde düzenlendi.
KARARIN GEREKÇESİ
Yüksek Mahkeme’nin kararında, ilgili madde kapsamında tabip odası haysiyet divanının uygulayabileceği disiplin cezaları arasında “yazılı ihtar”, “en yüksek yıllık üye aidatının 3 katından az, 5 katından fazla olmayan para cezası”, “15 günden 6 aya kadar geçici olarak sanat icrasından men” ve “bir mıntıkada üç defa sanat icrasından men cezası” yer almakta olduğu ifade edildi. Ayrıca haysiyet divanının bu cezaların verilmesinde herhangi bir sıralama gözetmeksizin geniş bir takdir yetkisine sahip olduğu vurgulandı.
Anayasa Mahkemesi, daha önce 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu’nun benzer bir maddesine dair de iptal kararı verdiğini hatırlattı. O kararda da eczacılar için uygulanabilecek disiplin cezaları belirtilmiş, ancak hangi cezanın uygulanacağı konusunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği ortaya konmuştu.
Disiplin cezasının belirlenmesi konusunda haysiyet divanına sınırsız bir takdir yetkisi tanıdığını belirten Anayasa Mahkemesi, disiplinsizlik eylemi ile tayin edilen cezanın arasında adil bir denge sağlanmadığını ve bu süreçte keyfi yorumlara yol açacak hukuki güvenceler oluşturulmadığını ifade etti. Bu nedenlerle, söz konusu kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle iptal edilmesi gerektiği sonucuna vardı.