Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, basın mensuplarının sorularını yanıtlayarak önemli konulara değindi. Bakan Tunç’un açıklamalarında dikkat çeken noktalar ise şunlardır:
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan adli soruşturmalar neticesinde, CHP genel başkanının sokak çağrısı sonrası gerçekleştirilen gösterilerde maalesef istenmeyen durumlar yaşandı. Bu süreçte adliyeye bazı olaylarla ilgili başvurular yapıldı.
Gözaltında olan bazı genç bireylerin bulunduğunu biliyoruz. Bu kişilerden bir kısmı için tahliye kararları alınmış durumda. Olaylar esnasındaki rolleri ve şiddet kullanımları ile ilgili hususlar, yargı tarafından değerlendirilecektir. Bu dosyaların incelenmesi gerekli ve yargı kendi sürecini yürütecektir. Yargıya müdahale etme yetkimiz bulunmamaktadır; yargı bağımsızdır. Önümüzdeki günlerde bu konudaki değerlendirmeler yapılacaktır.
Usulsüz bir arama mümkün değildir. Ülkemizde uygulanabilir yönetmelikler ve yasalar mevcuttur, bunlara uygun olarak hareket edilir. Bu bütün dünyada geçerli olan bir uygulamadır. Elbette ki Türkiye’de çıplak arama gibi bir uygulamaya asla müsaade edilmez. Yönetmeliğin 34. maddesi bu durumu açıkça belirtmiştir. Cezaevlerinde yasak maddelerin sokulmaması adına cezaevi idaresine belli yetkiler verilmiştir; ancak bu yetkiler kullanılırken kişilerin mahremiyeti göz önünde bulundurulmalıdır. Arama işlemleri, kişinin onurunu zedelemeyecek şekilde yapılmalı ve gerekli tedbirler alınmalıdır. Birçok Avrupa ülkesinde farklı uygulamalar olabilir ancak Türkiye, kişi onuru konusunda titiz kurallara sahiptir. İşkenceye sıfır tolerans politikamızdan kesinlikle vazgeçmeyeceğiz ve bu konuda kararlılık göstereceğiz. Eğer bir hassas durum söz konusuysa bunun üzerine gitmek yargının görevidir. Türkiye’de işkence olduğunu iddia eden kara propagandaya halkımızın itibar etmemesi gerektiğini belirtmek isterim. Her yerde kameralar mevcut ve bunu tespit etme konusunda gereken adımları atacağız. Cezaevindeki herkes, devletimizin güvenliği altındadır. Soruşturmanın gizliliği ise oldukça önemlidir. Basın kuruluşlarının bu konuda daha dikkatli davranmaları gerekiyor. İddialar yargı mercilerince değerlendirilmeli ve sonuçlar bu çerçevede ortaya çıkmalıdır.
Yargı, 138. madde gereği, milletten aldığı yetkiyi bağımsız bir şekilde kullanır ve hiçbir makam ya da merci ona herhangi bir telkinde bulunamaz.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bu ülkede art arda seçim kazanan en yüksek oy oranına sahip kişidir. Milletin takdirini sürekli kazanan ve gönlünde taht kurmayı başaran bir liderdir. Hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı döneminde demokrasi mücadelesi vermiştir. Darbe girişimleri ve cuntacılara karşı mücadele vermiştir. 27 Mayıs’ı demokrasi bayramı gibi kutlayan bir zihniyete sahip olan CHP, geçmişine bakmalıdır. 28 Şubat sürecinde vesayetçilere destek olan bir siyasi partinin liderine ‘cuntacı’ demeye hakkı yoktur.
Kimin, nereden menfaat sağladığını biliyoruz. Türkiye’yi diğer ülkelere şikayet eden ise kendisidir. Yargı, hiçbir siyasi merci ya da makamdan emir almaz, yabancılardan da kesinlikle almaz. Bu bakımdan bilinçaltında böyle bir düşünce yatıyor olabilir. Kendisinin ülkemizi yurtdışına şikayet ederek yaptığı serzenişlerin ciddiye alınmaması gerektiğini ifade etmek isterim.”
