“Muhteşem hiç” ifadesi, ABD’nin eski başkanı Trump’ın zaman zaman sarf ettiği ileri geri vites türünden açıklamalarını akla getiriyor. Bu durumu “kibir sarhoşu” olmakla özdeşleştirmek yanlış olmaz.
Trump’ın “ticaret savaşları” konusundaki zaman zaman çarpıcı ve ağza alınmayacak nitelikteki sözleri, küresel piyasalarda dalgalanmalara yol açmaya başladı.
Bu hareketlilik üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ticaret savaşlarının bir etki uyandıracağı anlaşılıyor. Büyük küçük demeden herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırga geldiğini söylemek abartılı olmayacak” dedi. Bu açıklama dikkat çekiyor.
Kasırga ifadesi, ekonomik sonuçları düşündürse de, bunun yanı sıra fiziksel zararlar, insani ve toplumsal etkiler ile çevresel sonuçların da olabileceği ihtimali var.
Bütün bunlar, durumun ne kadar büyük bir tehlike ve risk barındırdığına işaret ediyor.
Tehlike ve risk dönemlerinde insanların sergilemesi gereken tutum hakkında İbn Haldun’un “asabiyesi” kavramına değinmek faydalı olacaktır. İbn Haldun’a göre, “düşmanların saldırmasından korunmak ve saldıranları kovmak, kişilerin bir araya toplanması anlamındaki asabiyetle mümkün olur.”
“Asabiye” kelimesi, birliktelik ruhu, topluluk veya dayanışma duygusu gibi anlamlar taşır. Bu açıdan asabiye, şeref ve asaletin kaynağı olan önemli bir güçtür. Bir ideal etrafında toplanmayı sağlayan bu güç, hem devlet kurmaya hem de kurulan devleti korumaya imkân verir.
Trump’ın açıklamaları sonrasında Erdoğan’ın vurguladığı “şiddetli kasırga” riskine karşı koyabilmek için Türkiye’nin bütün bireylerini birbirine bağlayacak olan birlik ve dayanışma ruhu asabiye kavramıdır.
Türkiye’de, “var mıdır böyle bir birlik ve dayanışma ruhu?” sorusunu sorduğumda, aklıma Kayseri geldi. Çünkü;
“İslam Ekonomisi” alanında araştırmalar yapan ve dersler veren bir akademisyen grubu olarak “Helal Olsun Platformu” adı altında Türkiye genelinde farkındalık oluşturma çabamız vardı. Bu niyetimize Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) aracılığıyla Kayseri’de başlangıç yapma fikri geldi. İzmir de talip olmuştu bu işbirliğine.
Ramazan ayında yük olma kaygısıyla biraz çekingen davransak da, Kayseri’de “Faizsiz Toplum Mümkün mü?” isimli etkinliğe evet dedik.
Kayseri denilince akıllara ticaret gelir. Ancak Kayseri’nin İbn Haldun’un asabiyetinin güzel bir örneği olabileceğini düşünmemiştim daha önce. Meğer bu şehir, Trump’ın başlattığı ticaret savaşlarına karşı durabilecek özel bir yer imiş.
Kayseri’nin gücü yalnızca ticaretle sınırlı değil. Kayseri’nin asabi ruhu, toplumsal dayanışma hissiyatıyla da şekillenmiş.
Bu şehirde etkileyici bir birliktelik, kardeşlik ve dayanışma atmosferi hâkim. 100’e yakın sivil toplum kuruluşunun yer aldığı bu yapı, oldukça aktif. Dönem sorumlusu olarak TYB’nin Kayseri Şube Başkanı Mehmet Hüsrevoğlu’nun dinamikliği ve bu yapılanmanın lideri olarak Ahmet Taş Beyefendi’nin varlığı, şehre yön veren etkenler arasında.
Ramazan ayında iftar sonrası düzenlenen “Faizsiz Toplum Mümkün mü?” konferansında, 60’a yakın sivil toplum kuruluşu başkanının samimiyeti ve dertlerini paylaştıkları anlar, oldukça etkileyiciydi. Matematikçi Yasin hocanın hesaplamaları, Vedat öğretmenin içtenliği, Resul hocanın sıcaklığı ve Yavuz beyin derinlikli soruları dikkate değerdi. Bu birliktelikte görülen asabi ruh, sadece Allah rızasına dayanan bir motivasyonla şekillenmiş.
Kısacası, Erdoğan’ın “şiddetli kasırga” uyarısının ardından, Kayseri’de “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir” hadisinin somut yansımasına tanıklık etmek mümkündü. Bu durum, İbn Haldun’un asabiyesi açısından da oldukça dikkate değer bir örnek teşkil ediyor.
Bu, Trump’ın tetiklediği ticaret savaşlarına karşı Türkiye’nin en güçlü silahı olarak öne çıkabilir. Kayseri’de mevcut olan bu dayanışma ruhunun, Türkiye’nin her yerinde var olması durumunda sorun yaşanmayacaktır.
Yeter ki Kur’an ve Sünnet’e sarılalım, her zorluk aşılabilir!