Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyaretlerde bulunmak amacıyla Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’a seyahat etti. Ziyaret kapsamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Putrajaya Uluslararası Kongre Merkezi’nde Perak Sultanı Nazrin Şah tarafından fahri doktora unvanı takdim edildi. Fahri doktoranın sunumunun ardından Erdoğan, kamu çalışanları ve üniversite öğrencilerine hitap etti.
Erdoğan’ın konuşmasında vurgulanan önemli noktalar şunlardır:
Konuşmama başlamadan önce Türkiye’deki 85 milyon vatandaşımızın en içten selamlarını ve sevgilerini sizlere iletmek isterim. Malezya’yı her ziyaretimde ayrı bir heyecan ve memnuniyetle karşılıyorum. Sayın Başbakan Enver İbrahim’e, onun eşine ve tüm Malezya halkına bizi evimizdeymiş gibi hissettiren sıcak misafirperverlikleri için şükranlarımı sunuyorum.
Türk ve Malay halkları arasındaki ilişkilerin tarihi 16. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Hem tarihi hem de kültürel açıdan birçok ortak değeri paylaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl, diplomatik ilişkilerimizin 60. yıl dönümünü büyük bir coşku ile kutladık. Ülkelerimizin dostane ilişkilerinin gelecekte daha da güçlenmesini umut ediyorum.
Malezya ziyaretimiz, bölgesel ve küresel gelişmelerin önemli değişimler yaşadığı bir dönemde gerçekleştirilmektedir. Üretim, tüketim ve dağıtım alışkanlıklarının köklü bir şekilde değiştiği bu günlerde, dünya yeni bir paylaşım mücadelesine sürüklenmektedir. Bu değişim süreci, küresel ölçekte siyasi, sosyal ve ekonomik kırılmaları da beraberinde getiriyor. Ayrıca, ülkeler arasındaki rekabetin daha yıkıcı hale geldiğini, kutuplaşmanın arttığını ve korumacı yaklaşımların yaygınlaştığını görmekteyiz.
Bu bağlamda, küresel sistemin temel yapı taşlarının İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri tarafından belirlendiğini unutmamak önemlidir. Uluslararası ilişkilerden ekonomik ve ticari alanlara kadar pek çok konuda kurallar bu ülkeler tarafından konulmuştur. Son 80 yıl boyunca doğudan batıya aktarılmış kaynakların büyük bir kısmı, bu ülkelerin ekonomik ve siyasi gücünü desteklemek amacıyla kullanılmıştır.
“ADALETİN OLMADIĞI YERDE BARIŞ, HUZUR OLMAZ”
Güçlüyü ve zorbaları koruyan mevcut düzenin devam etmesi mümkün değildir. Adaletin olmadığı bir ortamda insanlık adına barış, huzur ve kalkınma sağlanamaz.
Geçmişteki olağanüstü koşullar altında şekillendirilen bu sistem artık günümüzde yetersiz kalmaktadır. Son dönemlerde artan dayatmalar ise, imtiyazlarını kaybetmemek isteyenlerin çabaları olarak algılanabilmektedir. Haklı olanın değil, güçlü olanın her zaman haklı çıktığı bu adaletsiz düzene itirazımızı her platformda açıkça dile getiriyoruz.
“YENİ BİR KÜRESEL DÜZENE İHTİYACIMIZ VAR”
Türkiye olarak inancımız şudur ki, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biri dışlandığı bir sistem adil olamaz. Nüfusu 2 milyarı aşan İslam âleminin temsil edilmediği bir yapı güvenlik sağlayamaz. Dolayısıyla, herkesin dikkate alındığı yeni bir küresel düzene ihtiyacımız vardır.
Adil, paylaşımcı ve güven esasına dayalı bir sistem inşa edilmesi sadece bir tercih değil, bir zorunluluktur. “Dünya 5’ten büyüktür” ifadeleri, bu yeni düzen arayışlarının bir sembolüdür. Barış, güven, huzur ve refahın hâkim olduğu bir dünya için inancımızı kaybetmememiz gerekiyor. Daha adil bir dünya fikri, imtiyazlıların direnişine rağmen mümkündür.
Gerçek bir değişimin yaşanabilmesi için sadece kendi adaletsizliklerimize karşı değil, başkalarının yaşadığı haksızlıklara karşı da duyarlı olmalıyız. Türkiye olarak biz bu anlayışla hareket ediyor, sorumluluğumuzun farkında olarak üzerine düşeni yapma çabasındayız.
Aynı zamanda Asya’nın artan önemini kavrayarak 2019’da ilan ettiğimiz Yeniden Asya vizyonumuz doğrultusunda kıtayla olan bağlarımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda Malezya ile ilişkilerimizi stratejik ortaklık seviyesine taşıyarak, mevcut iş birliklerimizi daha da ilerletmeye çalışıyoruz.
Malezya ile olan ilişkilerimizde teknoloji ve ortak üretim konularına özel bir önem veriyoruz. TUSAŞ, Malezya’da pek çok genç mühendise iş imkânı sunan bir tesis haline geldi. Ayrıca, savunma sanayii alanında önemli iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. Ticaret hacmimizi 2024 yılı itibarıyla 5 milyar doları aşmayı hedefliyoruz ve bunu dengeli bir şekilde 10 milyar dolara çıkarmayı amaçlıyoruz.
Yarı iletken teknolojileri, otomotiv ve uçak teknolojileri gibi alanlarda iş birliğimizi artırmayı arzu ediyoruz. Ülkelerimizi Asya ve Avrupa’ya açılan kapılar olarak görüyoruz ve bu nedenle hava yolu bağlantılarımızı güçlendirmek istiyoruz.
Beşeri alandaki adımlarımız da çok değerli. Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nin katkılarıyla bu alanda kayda değer ilerlemeler kaydettik. Türkiye Maarif Vakfı’mız okul kurma çalışmaları yürütüyor. Bizim için bu önemli meseleyi geleceğin nesillerine aktarmak bir sorumluluktur. Gençlerimizin Türkiye’deki eğitim fırsatlarından yararlanmalarını teşvik ediyoruz.
Malezya’nın başarılarıyla gurur duyuyoruz ve 2025 ASEAN Dönem Başkanlığı’nda kendisine başarılar diliyoruz. Malezya liderliğindeki yeni dönemin, Türkiye ve ASEAN arasındaki iş birliğini daha da güçlendirmesine yönelik umutlarımız yüksek.
Malezya ile Müslüman dünyasını yakından ilgilendiren konularda dayanışmamız tamdır. Gazze ve Filistin konularında Malezya’nın sergilediği destek takdir edilmektedir. Bu bağlamda, Malezya ile D8 kapsamındaki ilişkilerimizi güçlendirme kararlılığımız da sürmektedir.
Israrlı Diplomasi trafiği yürüttüğümüz bu dönemde, Birleşmiş Milletler gibi tüm platformlarda Filistin halkının sesi olmaktan vazgeçmedik. Gazze’ye 100 bin ton insani yardım göndermemizin yanı sıra, İsrail ile ticari ilişkilerimizi durdurarak tavrımızı net bir şekilde ortaya koyduk. Amacımız, saldırıların sona ermesi ve sorumluların uluslararası hukuk önünde hesap vermesidir.
“FİLİSTİN HALKINA İKİNCİ BİR NEKBE YAŞATMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ”
Direniş güçlerinin özverili çabaları sayesinde, İsrail stratejik hedeflerine ulaşamamıştır. Ancak, hukuksuzluk ve kayıtsızlıkla dolu tavırları devam etmektedir. Filistinlilerin yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sürgün edilmelerine yönelik tüm teklifler geçersizdir. Filistin halkına bir kez daha ikinci bir Nekbe yaşatmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
