90’lar: Mütedeyyin Belediyelere Karanlık Baskı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

1990’lı yıllarda, karamsar bir atmosfer hakimdi.

Mütedeyyin kesime yönelik yoğun bir baskı ve zulüm, bu karanlık dönemlerin en belirgin özelliklerindendi. Milli Görüş çizgisindeki belediyeler de bu baskılardan nasibini alıyordu.

Nurettin Sözen, Celal Doğan, Sefa Sirmen, Gürbüz Çapan ve Gülay Aslıtürk gibi isimlerin yer aldığı bazı belediyelerin başkanları, “yolsuzluk” iddialarıyla gündeme gelmeye başlamışken…

İçişleri Bakanlığı yetkilileri, özellikle Ankara ve İstanbul’da Refah Partisi (RP) ve Fazilet Partisi (FP) belediye başkanlarının hatalarını araştırmakla meşguldü.

Bakanlığa bağlı Mülkiye Müfettişleri, adeta bu belediyelerde sürekli olarak görev yapıyordu.

Düşünsenize…

Mülkiye Müfettişleri, o günlerde ABB binasında özel çalışma odalarına sahipti.

Bu orantısız baskının bir kısmı, Refahyol hükümeti döneminde dahi yaşanıyordu.

DYP kontenjanından İçişleri Bakanı olan Meral Akşener, MGK kararlarını hızla imzaladı. Erbakan’ın Hac’da olduğu dönemde valilerle “laiklik zirveleri” düzenleyerek, dindar vatandaşları gözaltına aldırıyordu.

Laikçi söylemler nedeniyle, Refah Partisi’ne ait belediyelere adeta hayatı zindan ediyordu.

Kudüs Gecesi’nde gerçekleşen basit bir tiyatro gösterisini aleyhine kullanarak Refah Partili Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı görevden uzaklaştırdı. Yıldız’ın evinde ve makamında uzun süre arama yapan terörle mücadele ekipleri de bu baskının bir parçasıydı.

Sudan sebeplerle tutuklanan ve beş ay boyunca cezaevinde kalan Bekir Yıldız, tüm yaşananlara rağmen Ankara 2 No’lu DGM’de, “Suçsuzum, mahkemenin adaletine güveniyorum” dedi.

Aynı Akşener, 10 Kasım 1996’da Kayseri’nin o dönemki Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe üzerine de gidiyordu.

Mülkiye Müfettişleri, Karatepe’yi görevden almak amacıyla belediyede kapsamlı bir inceleme başlattı.

Buradan sonuç alamayınca, “brifingli yargı” devreye girdi.

Ankara 1 No’lu DGM, Karatepe’yi partisinin Kayseri il divan toplantısındaki konuşması sebebiyle bir yıl hapis cezasına mahkûm etti.

Yargıtay 8. Dairesi, bu kararı hızla onaylayarak, Karatepe’nin 4 ay 26 gün hapis yatmasına karar verdi.

Cezasını çekmek üzere Kayseri’ye bağlı Yahyalı Kapalı Cezaevi’ne giden Karatepe, cezaevi kapısında Türk Bayrağı’nı göstererek, “Bakın burada bile Türk Bayrağı dalgalanıyor. Burası Türk toprakları, ben cezamı burada çekip çıkacağım” diyerek kararlı bir tavır sergiledi.

Hükümetlerin değişmesi, mütedeyyin belediye başkanlarına karşı yürütülen politikaların seyrini değiştirmiyordu.

FP’li Kartal Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, sadece “İdari mahkemenin kararını uygulamadığı” ve “iki kamyonu kiraladığı” gerekçeleriyle görevden alındı.

Bu dönemde…

Eğer İBB’nin parasını bavullarla götürseydi muhtemelen görevden alınmayacağı gibi, kahraman ilan edilecekti Tayyip Erdoğan…

Refah Partisi Siirt İl Başkanlığı tarafından 6 Aralık 1997’de düzenlenen açık hava toplantısında “Minareler süngü, kubbeler miğfer/Camiler kışlamız, müminler asker” dizeleriyle tanınan şiiri okuduğu için hapse mahkum edilen Erdoğan, Yargıtay 8. Dairesi tarafından verilen onayla 10 ay ceza aldı.

Bu kararın ardından çeşitli gazeteler, “Siyasi hayatı sona erdi”, “Tayyip’in sonu”, “Bir hışımla geçti”, “Erdoğan bitmiş durumda” başlıklarıyla manşetler attı.

CHP’lilerin, “Güle güle Tayyip” demeleriyle birlikte sevinç içinde açılıp kıvrıldıkları günler de işte böyleydi.

Saraçhane’de toplanan ve “Hepimiz birer Tayyip’iz” sloganları atan kalabalığa hitap eden Tayyip Erdoğan, ardından şu sözleri söyledi: “Ben, cinayetten ya da yolsuzluktan ceza almadım. Bir şiir okudum. Halkın vicdanında aklandım. Bu hikaye burada bitmiyor, biz milletin öz evlatlarıyız. Allah’ın dediği olur.”

Merhum Necmettin Erbakan Hoca, verilen cezalara rağmen tabanını şiddetten ve kaostan uzak durmaya teşvik etti.

“Gerginliğe mahal vermeyin. Bir Tayyip gider, bin Tayyip gelir. Önemli olan birlikteliğimiz.” diyerek birlik ve beraberlik mesajı verdi.

O dönemde “Cumhuriyet esir alınıyor” söylemleriyle seçilmiş belediye başkanlarına kelepçe vurulmasını alkışlayan CHP’lilerin, şimdi aynı ikiyüzlülüğü sergilediği gözlemleniyor.

Verilen hapis cezalarını “Erdoğan müstehak olduğu cezaya çarptırıldı. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir,” diyerek savunan CHP’liler, kendi yönetimindeki belediyelerdeki yolsuzluk skandallarına “hukuksuz” şeklinde yaklaşarak isyan ediyor.

Ortaya çıkan usulsüzlükleri görmezden gelirken, gözaltı kararlarını “siyasi” olarak nitelendirerek kamuoyunda bir algı yaratmaya çalışıyorlar.

Erdoğan ve ekibi, kapatılan DGM kararları karşısında “mahkemenin adaletine güveniyorum” diyerek yargı kararlarını kabullenirken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, soruşturma süreci için “darbe” benzetmesinde bulundu.

Yetmedi…

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Partisi’nin iktidarına karşı yapılan bir darbe sonucu esir düştü. Günü geldiğinde esirlerimizi geri alacağız,” diyerek bağımsız yargıyı “işgalci” olarak nitelendirdi.

Yapılan hırsızlıkları aklamak için bile Mustafa Kemal’in arkasına saklanan CHP’lilerin tutumu dikkat çekici.

28 Şubat sürecinde dindar belediye başkanları hapse atıldığında “Cumhuriyet esir alınmıştı” şeklinde sevinç içinde olanlar, şimdi “Atatürkçülerin iktidarına karşı girişilen darbede esir düştü” diyerek suçlamalarda bulunuyorlar.

Her dönem mağdur olan kendileri…

Pişkinliğin bu boyutuna pes demek lazım!

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
90’lar: Mütedeyyin Belediyelere Karanlık Baskı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye'ye Dair ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!